Bir değişme türküsüdür gidiyor ne zamandır, başlayabildin mi bu kez?
Başlamaktan kastını merak ettim.
Olmak istediğin yerde görüyorsan kendini, başlamış, yol almış ve varmışsındır.
Başlamak, yol almak kadar kıymetlidir ancak başlamak hali, ulaştırdığı an kaybeder insanı.  Çünkü varmak yeni bir hedef doğurur kendi içerisinde. İnsan her şeyin bir hikmetle yaratıldığı kainatta olur da bir yere vardığını hissederse ölümdür içine çektiği.
Peki buna umutsuzluk ismini mi vermeliyim yoksa bir hayır vardır deyip muradını görmek için gözlerimi iyice açayım mı? 
Can yoldaşım. Umutsuzluk, aleddevam uğradığım bir kent olsa da mesken edinmesi manasız kaldı bunca inceliğin işlendiği kainatta. Ancak değişme kaygısını böyle mübarek bir ayda yüreğimde hissetmek iyi geliyor bana. Bunu hissettirenleri hatırlatıyor. Öyle ki yüreğinin içini dünya dertlerinden sıyıran ona miskler sürüp koruyan, adeta dert ile yanarak dermana kavuşan kimseler bakınca görünmezler. Gördüğünde onlara baktığını fark edersin. Bir vakit nasip oldu da görmek fiilinden bahsetmek yakışı kalmaz deyip sustum. Evvela değişmek ve bürünmek arasında yalpalıyorken dünyanın çarpıp geçemediği her dönüşünde onlardan dersler çıkardığı insanlar var. Dünyanın öğrenecek çok şeyi var. Yani içindekilerin. Bizlerin onlardan öğrenecek çok şeyi var deyip durdum kendime. Dönüşmek bir şerden hayra varmak ise şayet bürünmek isterdim şerrimden sıyrılıp şerrimi de dünya nazarında öldürüp kurtulmak ve hayırdan hayra dönmek. 
Biliyorsun can yoldaşım. Bunun için nefsi eğitmek gerek.
Nefsi eğitmeye başlamak başlamaların en meşakkatlisidir dediğinde uzak durmuştum bana uzak gelen değişimlerden. Devamlı arıyor olup aynı zamanda koşa koşa kaçıyordum bulgularımdan. Bu yorgunluğun ve bir yere varamamanın ıstıraplarından sağ salim ayaklandım ki günahlarım benim boynumun burcu oldular.
Uzak olmak yakınlaştırır seni arayışlarının kaynağına. Aramak edeplenmenin ilk faslıdır. Aramak erdemliliğin ilk aşamasıdır. Kur’an’da Bakara 189. ayette gerçek erdemlilik  korunabilmektir diyor Rabbimiz bize,  gerçek mutluluğun yolunun korunmaktan geçtiğini anlatarak devam ediyor. Korunmak bazen zulümden, hayasızlıktan korunmak olur güncel hayatta. Bazen deruni bir cevheri -Allah'ın ruhundan üflediği cevherini-  içinde barındırmak onu muhafaza etmek güdüsüyle güdülenmektir korunmak. Bazen kinin, fesadın ortasına düşmüşsündür. İnsanlar kendi anlamlarını gözlerinden bile sakınırlar ve hissetmek nedir bilmezmiş gibi bakarlar sana. İnsanlığın anlamı dahi sirayet etmez gönlüne. Bir canlının insan olsun olmasın kendi çıkarını gözetmeden sadece iyiliğini istiyor olmak aptallık gibi geliyor onlara. İşte böyle hallerde sevgi içine su serper ve severek hayatta kalırsın. Tahammül bazen sevgi ile hasıl olur. Böyle zamanlarda bilirsin sevmenin kıymetini. Sevilmeye itibar etmeden sevmenin kıymeti insan oluşunun bir gereğidir. Uzak olmak sevmenin bir başka pencereden bakıp yazılmış halidir. 
Uzak kalmaktan farklıdır uzak olmak, kasıtlı olarak tercih edilmeyendir. Nefis, şehvani arzuları olan dünyadaki diğer varlıkların taşıdığı herhangi bir arzudan uzak olmayı içine sindirir. Oruç ibadeti arzuların ötesinden bahseder ruhumuza. Dedim ya değişmek kaygısının gönlüme sirayeti bu mübarek aya rast geldi. Şimdi korunmak yani uzak kalmak yani arzulardan sıyrılmak daha da özelde tüm şehvani yetilerimizin susadığı oruçla onları buluşturmak vaktidir. Sabır, nasıl ki maşuğa vuslatı kıymetli kılıyorsa iftarlarımız sabırla yoğrulan gönül vuslatımızın meskenleridir. İftar sofralarına bu gözle bakıldığı takdirde orucun mahiyetini Ramazan ayının daha ilk günü nefsani hissiyattan uzak kalmayı becerebilen gönüllere yöneltilen silahların sahiplerinin ürünlerini iftar sofralarımızda bulundurmakla değişmeyiz. Aksi halde nefsimizi eğitmek üzere emredilen bir ibadetin keyfiyetini söz konusu dahi edemeyiz. 
 YAZAN : MÜSTERİH

Yorum Gönder