Sözlükte "birine, geri alınmak üzere, geçici olarak bırakılan, teslim alan kişice korunması gereken eşya, kimse vb." şeklinde tarif edilir. Oysa bu kelime barındırdığı anlam itibariyle bu tarifin çok daha üzerindedir. Anlamını kavrayamadığımız, hakikatinin farkına varamadığımız, hakkını veremediğimiz kelimelerden biridir; aşk gibi, sevda gibi, dava gibi...Bu kelimelerin her biri için kitap yazılabilir fakat yazılan kitapların hiçbirinin gücü yetmez bu kelimeleri tam olarak anlatmaya...
Emanet أمن kökünden gelir .Güvenmek, güvenilir olmak gibi anlamlar taşır.
Kur'an-ı Kerim'de Ahzab Suresinin 72.ayetinde "Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir." şeklinde Hadis-i Şerifte ise en bilindik şekilde veda hutbesinde "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir" şeklinde karşımıza çıkıyor, anlamı bir hayli derin olan bu kelime.
İşin ilginç tarafı 1.57 milyar Müslüman’ın yaşadığı şu dünyada pek az kişi üzerine alınıyor, pek az kişi emanetine sahip çıkmak için dertleniyor, çalışıyor, uykusuz kalıyor...Artık insanlar gece yatarken başka şeyin hayalini kuruyorlar, sabah uyandıklarında akıllarına başka şeyler geliyor. Ağlıyorlar ama gözyaşları Allah için akmıyor, koşuyorlar yoruluyorlar, ama terleri Allah rızası için damlamıyor. Hep ileriyi hedefliyorlar ama hep bir adım daha geriye gidiyorlar.
Bedelini ödeyen insanlar da var tabi.. En başta Efendimiz, Sahabiler Efendilerimiz. Sahi onların derdi neydi? Ne için savaştılar, neden karınlarına taş bağladılar, neden yollarına dikenler döküldü, hakaretlere uğradılar, neden mecnun dediler, sihirbaz dediler Efendimize, eşine iftira ettiler ne kadar ağır bir şey değil mi, bir insanın eşine iftira edilmesi? Psikolojik olarak ne kadar yıpratır insanı..
Bir dertleri vardı onların aldıkları emaneti ulaştırmak istiyorlardı, bayrağı hep bir adım ileri taşımak istiyorlardı. Efendimizin derdi buydu. Sahabelerinin derdi buydu, ecdadımızın derdi buydu, savaşırken bunun için savaştılar ölürken bu yolda öldüler. Çalışırken bunun için çalıştılar. Bir Türk bilim adamı, Bilim Tarihçisi Fuat Sezgin 27 dil öğrenmiş, niye? Günde 10 saat çalışıyormuş ne için? Sürgüne gönderilenler, asılanlar, öldürülenler hepsinin derdi bayrağı hak ettiği yere dikmek, emaneti ehline teslim etmekti.
Pekala biz bu işin neresindeyiz? Yaşadığımız çağda Kudüs'ü, Amerika gayr-ı meşru çocuğu olan Israil'in başkenti ilan etti. Biz televizyon izliyorduk. Dizilerimizden, programlarımızdın sıra gelmedi Kudüs'e. Bosna Hersek’te kıyımdan geçirildi müslümanlar,1200 gün cehennemi yaşadılar, 1200 gün!
Kadınlara tecavüz edildi kucaklarında çocukları varken, annelerinin gözü önünde ağlıyorlar diye çocukların dilini kestiler, sadece Müslüman oldukları için. Üstelik Avrupa’nın gözü önünde oldu bütün bunlar, medeni olan Avrupa'nın! Aç kaldılar günlerce Birleşmiş Milletler 30 yıl öncesinin konservelerini gönderdi. Sokaklara koydular köpekler yemedi.. Yanı başımızda Suriye'de insanlık dramı yaşandı, yaşanıyor.. Ama biz kim bilir kaçıncı sevgilimizden ayrılmanın aşk acısını çekiyoruz öyle değil mi? Hangi kafede hangi oyunu oynamakla meşgulüz. Biz bize verilen emanete sahip çıkamadık, çıkamıyoruz. Bu beden bize Allah'ın emaneti, yaşadığımız hayat, aldığımız nefes.. Öyle kafamıza göre davranamayız. Buna hakkımız yok. Onun istediği gibi korumak zorundayız. Biz birbirimize emanetiz. Kürt'üz, Türk'üz, Laz'ız, Çerkez'iz, Arab'ız, Boşnak'ız ama Müslümanız kardeşiz. "Müminler ancak kardeştir." buyurmuyor mu Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de? Afrika’daki emanetlerimiz açlıktan ölüyor, Arakan'dakileri bıçaklarla doğruyorlar. Doğu Türkistan'da 2.5 milyon Müslüman hapiste işkence görüyor. Her eve bir Çinli yerleştirip iffetlerini ayaklar altına alıyorlar emanetlerimizin.
Canım ülkemin, canım insanları, canım emanetlerim..
Bir el, yumruk, bir ışık, bir umut lazım bize.
Bayrağımızı hak ettiği yere dikmemiz gerek.
Can emanet, yol emanet, yön emanet..
Ya ölmemiz, ya da varmamız gerek..
YAZAN : MEHMET KESER

Yorum Gönder