-->

HZ. MUHAMMED'İN ARKASINI DÖNEMEDİĞİ KUTSAL ŞEHRİN FETHİ - DAKTİLORUHU

 


Kudüs...Bu şehrin adı ne ifade ediyor bizim için? Kanayan bir yara mı, içimizde yanan bir ateş mi, acılara karşı suskunluğumuz mu, görmezden gelişimiz mi, yoksa mücadele ruhu mu, Allah’ın nurunu tamamlayacağı o büyük güne hazırlık mı?

Cahit Zarifoğlu’nun “Kudüs… Bir sınav kâğıdı… Her mümin kulun önünde” satırları Kudüs’ün bizim için önemini gözler önüne seriyor açıkça. Bir şehir bir imtihan sebebi olabilir mi? Kudüs hakkında yazılanlardan çok daha ötede, ümmet-i Muhammed’in arkasını dönemeyeceği kadar önemli bir iman meselesidir. Kudüs; mücadele ister, onun için yanacak yürekler ister. Kudüs’e dair söylemlerimizin kuru bir edebiyatı geçip bilinçli bir eyleme dönüşmesi için niçin ona sahip olmamız, sevmemiz gerektiğini önce idrak etmek gerekir. Yüce Allah bu şehri ve etrafını mübarek kılmış, böylece üç semavi dinin kesiştiği bir merkez haline gelmiştir. İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf, Lut, Musa, Harun, Süleyman, Davud, Zekeriya, Yahya, İsa peygamberler ve Hz. Meryem bir dönem bu şehirde yaşamışlardır. Kudüs, peygamber hatıralarının şehridir. Rahmet peygamberi Hz Muhammed(sav) buradan miraca yükselmiş, tüm peygamberlere burada namaz kıldırarak onlara imamlık etmiştir. Bu kutsal şehir bizim ilk kıblemizdir. Peygamberimiz, hicretten sonra 17 ay Kudüs’e yönelerek namaz kılmıştır. Günümüzde bütün değerlerimize olan tavrımızdan bu mübarek şehir de nasibini alıyor ve gittikçe ona gösterdiğimiz önem sadece dilimizde kalıp eyleme geçemiyor. Müslümanlar olarak birleşip, dinimize ve bize karşı kötü emelleri olanları durduramıyor, esaslı bir haykırış içinde bulunamıyoruz. Her birimiz Kudüs’ü sevmeye, Kudüs’ün ilk fatihi Hz Ömer’i, bu şehri haçlıların elinden alıncaya kadar uykuyu kendine haram sayan Nureddin Zengi’yi , “Kudüs fethedilmeden gülemem.” Diyen Selahaddin Eyyubi’yi tanıyarak, anlayarak, örnek alarak başlamalıyız. Bu kıymetli şahsiyetlerin en önemli ortak noktaları, Kudüs’e olan sevgilerinin onların içinde mücadele ateşinin yanmasına sebep olmasıdır. Bu sevgi, parçalanmış bulunan Müslümanların siyasi birliğini yeniden sağlayacak kadar kuvvetlidir. İmameddin Zengi ve oğlu Nureddin Zengi dönemlerinde haçlılara karşı verilen savaş Müslümanların lehine ilerlemeye başlamıştır bu mücadele Seladdin Eyyubi döneminde en yüksek mertebeye ulaşır. Selahaddin, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’yı işgalci Haçlılardan kurtarmanın yolunun Müslümanları birleştirmek olduğunu görmüştür ve bu yüzden büyük bir lider ve büyük bir kahramandır. Tarih; onun büyük fethini gerçekleştirdikten sonra tevazu ile duruşunu, Kudüs’ü aldıklarında oluk oluk kan akıtan Haçlılara karşılık, onun kimseye zulmetmediğini sadece Mescid-i Aksa üzerindeki Haç’ı kaldırıp yerine tekrar hilal koyduğunu, bu herkes tarafından sevilen insani meziyetleri yüksek, adil, bilgili, dindar sultanı yazmıştır. Selahaddin Eyyubi ve onun gibiler bizim tarihimizin, medeniyetimizin, yüz akı simaları yalnız var oldukları devrin değil her devrin kahramanlarıdır.

Kudüs, dün olduğu gibi bugün de mücadele istiyor, onun için yanan yürekler istiyor. O’nu sevmek demek onu kurtarmak adına çabalayanlardan, pes etmeyenlerden olmak demektir. Bizlere Kudüs sevdasını miras bırakan Nuri Pakdil “Benim dünyamda, İstanbul’un özel bir yeri, Kudüs’ün daha özel bir yeri vardır. Yüreğimizin yarısı Mekke’dir, geri kalanı da Medine’dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır. Tutsak Kudüs’e borcumuz, Kudüs’ü savunmaktır, özgürlüğüne kavuşturmaktır.” Diyordu.

Bizler şimdi yeniden yoklayalım kendimizi “Bu mirası devralacak Müslüman benim.” Diyebiliyor muyuz? 

Beş vakit namazını hakkıyla eda edemeyip, haramlardan sakınmayıp önce kendini kurtaramayanların Kudüs’ü kurtarmalarını beklemek boş bir hayal olacaktır. Kudüs’ün fatihi tıpkı dün olduğu gibi kulluk eden, mücadele ve kavga eden, ilimde ve fende ilerleyerek dünyaya söz söyleyebilecek Müslüman görüntüsüne sahip olan kimseler olacaktır. Tıpkı Selahaddin Eyyubi gibi, ismi gerçek bir mümin ile özdeşleşmiş olanlar, Kudüs’ün fatihi olma, gerçek bir İslam kahramanı olma şerefine nail olacaklardır. 

Bugün üzerinde patlayan kirli bombalar en çok bizi yaralıyorsa, kalplerimiz bütün Müslümanların bir arada o kutsal mekanda saf tutacağı günü hayal edip bu inançla titriyorsa, Hz Ömer’in öfkesini, Selahaddin’in cesaretini, Yavuz’un ferasetini alıp dirilme günü gelmiş demektir.

“Gel

Anne ol

Çünkü anne

Bir çocuktan bir Kudüs yapar

*Adam baba olunca

İçinde bir Kudüs canlanır

*Yürü kardeşim

Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin.”


Yürüyelim kardeşlerim, ayaklarımıza Kudüs gücü gelsin…


YAZAN : DAKTİLORUHU


Yorum Gönder

My Instagram

Designed By OddThemes | Distributed By Blogger Templates Düzenleyen NEVİT